Thursday, May 13, 2010

Cannes Film Festivali 1. Gün- Cannes Film Festival First Day

İşte bir Cannes Film Festivali yazısıyla kadar karşınızdayım arkadaşlar. İlk güne şöyle bir bakalım, kırmızı halıyı deşelim, detayları keşfedelim...

Here I am with another Cannes post. Let's look at the first day, discover the styles on the red carpet and lay down some details...

Cannes Film Festivali gündüz basın konferansıyla başladı. Daha sade ve pastel tonlarda kıyafetler tercih edilmişti, benim gözdem ise açılış filmi 'Robin Hood'un basın konferansında Cate Blanchett'ın giydiği Armani, elbise güzel, ama asıl olay cekette, enfes valla. Ayrıca ayakkabılardaki siyah detaya dikkat!

Cannes Film Festival starts with press conferences. Usually simpler clothes in pastel tones were the choice and my favorite is the opening film 'Robin Hood's actress Cate Blachett's incredible Armani, the dress is awesome, and the jacket, oh the jacket! And please pay attention to the black detailing in the shoes!


Gelelim açılış töreni kırmızı halısına. Bu yıl kuyruklu ve kabarık elbiselerin egemenliği var desem hiç yalan söylemiş olmam. Festival Sarayı'na merdivenle çıkıldığı ve merdivenin iki tarafında binlerce fotoğrafçı olduğu düşünülürse, ne kadar mantıklı bir seçim karar veremedim, merdivenlerden çıkarken etekleri toplamak için kameralar önünde domalma durumu oldu ki, bundan en çok Eva Longoria çekti benim görebildiğim kadarıyla. Benicio del Toro'nun fotoğraf çekiminde Kate Beckinsale'in 2 metrelik eteğine basması da, yakaladığım komik başka bir detay. Gelelim fotoğraflara:

Now the red carpet. This year is undoubtedly the year of trails and skirts with lots of volume. But when you think that the starts should climb the stairs to go to the Festival Palace, I wonder if it was really a good choice, since there are hundreds of photographers near the stairs and the stars needed to kneel down to gather the skirt together, they were funny poses, especially by Eva Longoria. And Benicio del Toro stepped on Kate Beckinsale's 2 meter long trail, so maybe that wasn't the best idea after all. Let's look at some pictures now:

Cannes'ın ilk günü favorim kesinlikle Aishwarya Rai, kabarık etek modasına kendi kültürü hatırlatan işlemeli yaklaşımı beni benden aldı. Bu kadın ne zaman Cannes'a gelse, herkesin başını döndürüyor zaten!

My favorite from the first day at Cannes is definitely Aishwarya Rai. Not only she followed the volumed skirts fashion, but she put her own heritage with gorgeous embroideries. She was just stunning as always.


 Önce jüriden başlayalım, Marchesa marka tüllü elbisesiyle Kate Beckinsale. Sevdim mi? Sevdim!

Kate Beckinsale, also in jury with her Marchesa gown. Did I like it? I sure do!


Kendisine bayağı zorluk yaratan Pucci'siyle Eva Longoria. Evet, bunu da sevdim, itiraf edeyim.

Eva Longoria's huge Pucci dressi that caused her some hard time. Yes, I love it!


Alexander McQueen'iyle Cate Blanchett. Beğendim mi, hayır hiç beğenmedim hem de!

Cate Blanchett in Alxander McQueen. Did I like it? No, not at all!


Gucci elbisesiyle Salma Hayek. Beğendim mi, eehhh...

Salma Hayek in Gucci. Did I like it, ehhh, comme-ci comme ça....


Şarap tadında yaşlandıkça güzelleşen kadın Helen Mirren. Yine çok şık, ama bu yılki Oscar ve Golden Globe'larda çok daha hoştu. Kameralara poz verirken durup eşi Taylor Hackford'la öpüşmesi çok hoştu. Altın Portakal'a geldiklerinde de fark etmiştim, çok hoş bir çiftler, darısı hepimizin başına:)

And a woman like wine Helen Mirren. She is as always very elegant, but I prefer her gowns at the Oscars and the Golden Globe to tell you the truth. She and his husband Taylor Hackford were very cute kissing and posing to the cameras. 


Son olarak, Fransa'nın yaşayan bence en önemli kadını, görsem de önünde saygıyla eğilsem dediğim, Fransız Yeni Dalga'sının tek kadın yönetmeni Agnes Varda.

And, for me the most important French woman that lives today, the only woman director of the French New Wave Agnes Varda.




Gelelim benim açılış töreniyle ilgili izlenimlerime. Bu yıl, İran'daki ayaklanmayı filme çekme bahanesiyle uzun süre hapis yatan ve şu anda ev hapsinde olan yönetmen Jafar Panahi jürinin onur üyesiydi, ülkesinden çıkamadığı için Panahi Cannes'da yoktu, ama jürilerin arasında boş bir sandalyede ismi duruyordu ve açılış töreninde ismi söylenince epey alkış aldı. Scorcese, Spielberg gibi dünyanın en ünlü yönetmenleri daha önce kendisi için imza kampanyaları da düzenlemişlerdi, hatta Fransa Kültür Bakanı Mitterand bizzat İran Dışişleri Bakanlığı'yla Panahi için görüşmüştü (Kültür Bakanı dediğin böyle olmalı tabii!). Festivalde yapılan bu jest ve desteği çok anlamlı buldum. Bunun dışında bir film festivalinin ülkenin kültürüne ne kadar katkıda bulunabileceğini bir kez daha görmüş oldum, Hollywood ünlülerinin çoğu şakır şakır Fransızca konuşuyorlardı, Robin Hood açılış konuşmasını Cate Blanchett elindeki kağıttan Fransızca olarak okudu mesela ( Amerikalıların yabancı dil konusuna önem vermediğini düşünürsek...). Törenin açılışı hommage olarak Tim Burton'ın film müziklerinden bir potporiyle başladı, Cannes Film Festivali açılış töreninde Beterböcek'in müziğinin çalınacağı hiç aklıma gelmezdi. Solist de Tim Burton filmlerinden kaçmış gibiydi, çok hoş bir gösteri oldu.

Now, my impressions on the opening ceremony. This year Jafar Panahi, the Iranian director who still is at home detention for his film that the authorities though to be about the Iranian uprising is the honorary jury member this year. As he cannot leave his country, he was absent in the festival, but the jury has an empty seat with his name on it and when he was announced, there were long applauses. Before, the most famous directors including Scorcesse and Spielberg signed a petition to end his imprisonment and even French Minister of Culture Mitterand talked with the Iranian Foreign Affairs Minister about the subject. I found this hommage and support very meaningful. The second thing is that it made me see one more time how much festivals add to a country's culture. Almost all of the top American starts talked in French, Cate Blanchett made her opening speech in French reading from a paper. (It's a huge deal considering Americans are not very interested in foreign languages). The ceremony started as an hommage to the head of the jury with a mash-up of Tim Burton's soundtracks. The singer herself was as she was out of a Burton movie and the performance was very fun. I wouldn't think that I'd hear Bettlejuice's soundtrack in Cannes:)  

Son olarak yarışma filmleri, filmlerden küçük fragmanları izledikten sonra ben Abbas Kiarostami'nin 'Copie Conforme'u kazanır derim, ayrıca Matthieu Amalric'in şişmanca burlesque dansçılarını anlattığı (anladığım kadarıyla) filmi 'Tournée'yi çok merak ettim. Bunun dışında ilk başta gözüme çarpanlar; Im Sangsoo'nun 'The Housemaid'i, Innaritu'nun 'Biutiful'u ve Takeshi Kitano'nun 'Outrage'ı. Son olarak, Ken Loach'un 'Route Irish' filminin son dakikada yarışmaya dahil edilmesini garip bulduğumu söylemek istiyorum. Yetişmedi festivale denmişti daha önce, son anda yetiştirdi demek ki.

At last, after seeing small clips from competition films, I would say that Abbas Kairostami's 'Copie Conforme' seems like the favorite this year, also Matthieu Amalric's 'Tournée' which seemed to tell the story of fat burlesque dancers raised my interest. Besides these, the first films that caught my glance are Im Sangsoo's 'The Housemaid', Innaritu's 'Biutiful' and Takeshi Kitano's 'Outrage'. A final note, Ken Loach's 'Route Irish' entered the competition in the last minute. I heard that Loach cannot finish the film in time, but apparently he did.

Şimdilik bu kadar, ödül töreninde görüşmek üzere...

That's all for today, I'll return for the award ceremony...

No comments:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails